Hani arkasından ne kadar saysanız, sövseniz az gelecek, bir türlü hissettiklerinizi tam olarak karşılamayacak, aklınızdan tekrar tekrar o anı geçirerek "Keşke şöyle deseydim..." dediğiniz olaylar, anlar vardır ya... İşte hepsi için hakkımızı 2020'de tüketmişizdir umarım.

Olaysız bir günümüzün bile geçmediği, doğduğumuz evden coğrafyasına kadar yaşadığımız her şeyin kader sayıldığı bu ülkede bir hayli idmanlı olmamıza rağmen 2020 yılı;
Sen neymişsin be abi!
#Covid19 'un ayyuka çıktığı Mart ayından bu yana evdeydim. Başlarda birçokları için tabi ki iyiydi çünkü rutin mesai saatleri, sabahın köründe arşınlanan yollar, trafik çilesi, ailenizden çok daha fazla gördüğünüz o hep aynı insanlar ve ofis ortamından -zorunlu da olsa- sıyrılmıştınız. Evde çalışmak mı? Off miss... Üstü gömlek altı şort, herkesin patron hissettiği evindeki odasında, ne kadar geç o kadar iyi temennileriyle ofislere döneceği günü beklediği bir dönem başlıyordu. Peki ama ne kadar uzun o kadar iyi derken, bu kadar da uzun muydu?
Hayır kimse bu kadar da uzun olmasını beklemiyordu! Çünkü işin rengi bir zaman sonra dünyanın sonunun geldiği filmlerdeki gibi bir hal almaya başladı. Sanki yaşanan her bir olumsuzluk bir yenisini tetikliyormuş gibiydi. Kaleler tek tek düşüyor ve ateş düştüğü yeri yakıyordu. Corona Pozitif çemberi önce etrafımızdaki sevdiklerimizin sevdikleri ve daha sonra ise bizlerin sevdiklerinden gelen kötü haberler ile daralıyor, bir yandan ekonomi sarpa sararken beri yanda psikolojiler giderek zorlanmaya başlıyordu.
"Neyse ki işimiz var, dört elle sarılalım..." dediğimiz anda bu defa işimiz elimizden gidiyor, "Zaten evdeyiz, ne harcayacağız ki.." diye kafamızdan geçirdiğimiz anda ise kol gibi faturalar ve Migros sanal market kapımıza dayanıyordu. Elimizde kalan tek teselli en züğürt olanıydı artık;
"İyi de herkes aynı durumda!"
Ona da Hayır! Herkes aynı durumda değil ne yazık ki arkadaşlar. Çok daha kötüleri var inanın. Profesyonelleştirdiğim bir hobim var. Yaklaşık 20 yıldır gitar çalıyorum ve müzikle ilgili bir de diplomam var. Oradan biliyorum ki; mesela müzik sektöründe olanlar çok çok daha zor durumda. Müzik emekçileri, müzisyenler, sahne çalışanları, etkinliklerdeki organizasyonun yapılmasını sağlayanlar mesela. Kira vermek zorunda olmayan bana göre her ay kirasını günü gününe isteyen ev sahibi karşısında ekibimdeki Özgür daha zor durumda mesela. Asrın lideri önderliğindeki hükümetimizin verdiği günlük 39 TL ile evinde ailesiyle her gün makarna yemek zorunda kalan Hüseyin, geçimini her sabah bizim plazanın önünde sattığı simit ile sağlayan Mustafa Abi, hatta tam da Pandemi başladığı sırada ortamın kokusunu alan patronu tarafından tazminatsız şekilde kapının önüne koyulan Hatice çok çok daha zor durumda...
Durumu çok çok daha zor olanların hikayeleri bitmez ama zenginliğine zenginlik katanların listesi bu kadar uzun değil. Dünyanın 5'den büyük, 80 milyonun ise 1 kişiden küçük olduğu güzel ülkemizde bir avuç insan şiştikçe şişti, büyüdükçe büyüdü. Neyse ki patlayacak noktaya geldiler de haberleri yok. 2021 ; Var bir hayalimiz...
Var olmasına var ama 2021 için yazılan senaryolar da pek parlak gibi görünmüyor. Ağızlarda dolaşanlar benzer; "Bu yılı da yok saymalı sanki..." Ama ben o kadar da kötümser olmak istemiyorum. Neden mi? İstemiyorum çünkü bunu istemenin bana daha iyisini getireceğine inanmıyorum.
Umudumuzu da mı alacaksın 2020 gider ayak! Vermiyorum, vermeyeceğim..!
2021 için insanlık olarak ortak beklentimiz Covid-19 ve mutasyonlarından kurtulmak elbette. umuyorum ki en geç 2021 yazı
sevdiklerimize sarıldığımız,
sarılarak ağladığımız,
yine hep birlikte kahkahalar attığımız,
yeni hikayeler ve şarkılar yazdığımız,
ve bu kadar çok ölmediğimiz bir yıl olur...
Ne demişler;
Her şeyin başı sağlık...
Comentários