Kendi yaşadığım tecrübeler üzerinden dijital iletişim ve pazarlama dünyasına, biraz da farklı bir yaklaşımla bakmaya çalıştığım bu yazıya...
Kendi yaşadığım tecrübeler üzerinden dijital iletişim ve pazarlama dünyasına, biraz da farklı bir yaklaşımla bakmaya çalıştığım bu yazıya başlamadan şunu net olarak belirtmeliyim; DİJİTAL yazımı ve telafuzu oldukça kolay olan ancak başlangıcından bugüne dek her an büyük gelişimlere ve değişimlere maruz kalmış olması, bunun yanı sıra bir çok alt başlığa ve onların da alt başlıklarına ayrılmasından ötürü hakkında konuşulması ve neler içerdiğini anlatması oldukça zor olan bir olgu haline dönüştü. Bu ilk yazımda dijitale kendi alanım olan #iletişim ve #pazarlama perspektifleri üzerinden bakmaya çalışacağım. Kaleme aldığım her cümle ise kendi tecrübelerim ve öğrendiklerim üzerinden şekilleniyor olacak. Zaman zaman bilimsel yaklaşımlar da içerecek olan bu yazı geneli itibariyle biraz daha sohbet havasında olacağından içerdiği ifadeler ve bilgilerin mutlaka sizlerin deneyimleri ve araştırmalarından sonra değişkenlik gösterebileceğini de bir kenara not etmiş olayım.
Dijital İletişim ve Pazarlama Nasıl Başladı?
"Content is the King" - Bill Gates
Bu kalıbı bir çoğunuz görmüş veya işitmiştir diye düşünüyorum. 1996 Yılında Bill Gates tarafından söylendiğinde pek de anlaşılmadığı ancak sonrasında hızlı bir biçimde işin profesyonellerinin "Heee, evet! Şimdi anladım." dedikleri, içeriğin önemine vurgu yapılan bu söylem, dijital iletişim dünyasının temelini oluşturdu demek çok da yanlış olmayacaktır. Aslında ister dijital isterse gerçek yaşamda olsun, temelinde paylaşımı esas alan ve insanı odak noktasında konumlandıran bu çarpıcı söylem, zaman içerisinde başarılı her marka, her ürün, her kampanya ve dijitalde üretilen her ne ise hepsinde doğruluğunu bir kez daha kanıtladı.
Dijitaldeki kariyerime profesyonelce adım attığım 2007 yılında bu söylemi bir kez de benim kanıtlayabileceğim bir şans yakalamıştım. Türkiye'nin ilk IP TV girişimi olan OnTvHaber.com 'da çalışma fırsatını buldum. "Bir seramik mühendisi olarak şimdi bu da nereden çıktı..?" diyen tüm tanıdıklarıma inat üniversite diplomamı sehpanın üzerine bırakıp hayallerimin peşinden gitmeye karar vermiştim. Bu inanılmaz öğretici süreçte içerik nedir ve nasıl oluşturulurdan tutun da içeriği besleyen görsel ve işitsel yaratıcı süreçlerin tümüne kadar bir çok noktayı öğrenme ve deneyimleme şansım oldu. İçerik, görsel yaratım, internet ve tüm bunlarla yapılabilecekleri düşündükçe heyecandan uyuyamıyor, sanki bilgisayar başında geçirmediğim her bir saat sonunda ne kadar çok şey kaçırdığımı düşününce kalbim sıkışıyor gibi hissediyordum.
Artık içeriğin üretildiği ve günün koşullarında her türlü teknik imkanı olan bir yerdeydim. Peki onu nasıl kral yapabilirdim? Bu soru daimi olarak kafamın içinde dönüp duruyordu. Çok kral bir içerik hazırlamak yeterli değildi. Bu içeriğin krallığının internet ahalisi tarafından da tasdiklenmesi gerekiyordu. OntvHaber ve KorsanHaber 'de hazırladığımız içerikler ile bağımsız haber portalları arasında aldığı site ziyaretçi trafiği ile
F5 Haber'den sonra Türkiye'de ikinci en çok ziyaret edilen haber portalı olduğumuz dönemler oldu. Demek ki neymiş?
"İçerik tek başına yeterli değildir. Bu içeriğin geniş kitleler ile buluşması ve değer oluşturması gerekmektedir." - A. Vural Kaya
Dijital ile İletişim ve Pazarlama Bütünleşiyor
Dijitalde içerik oluşturma ve bu içeriği yayınlama konusunda gerek editöryal, gerekse görsel iletişim araçlarının kullanımı konularında gerekli deneyimi kazanmıştım. Bu içeriğin insanlarla buluşmasının en temel başlangıç noktasının daha sonradan hayatlarımızın vazgeçilmez bir parçası olacak olan büyük #Google olacağı o yıllardan belliydi aslında. İnsanlar Google aracılığıyla istedikleri her türlü içeriğe erişebiliyorlar, bunu ise arama yaptıkları #Keyword'ler (Anahtar Kelimeler) ile yapıyorlardı. Tam da bu noktada SEO'ya merhaba diyebiliriz. Henüz Google algoritmalarının nasıl çalıştığının tam olarak bilinmediği bu yıllarda "Acaba bu Google'daki arkadaşlar taş mı kaynatıyorlar?" diye düşünürken üzerine bir de temel Google Display reklamcılığı SEM ile ayak üstü bir tanışma yaşadık. Tabi bu tanışmanın ilerleyen yıllarda büyük bir dostluğa dönüşeceğini kim bilebilirdi ki!
İşler Değişmeye Başlıyor...
Fiziksel dünyada bir müşterinizi mutsuz ederseniz bunu 6 kişi ile paylaşır. Dijital dünyada bir müşterinizi mutsuz ederseniz bunu 6.000 kişi ile paylaşır. - Jeff Bezos
Artık iyiden iyiye interneti kavramaya, Google ile aradığımız her şeye ulaşmaya başlamıştık. Oyunun bir üst leveli için şartlar olgunlaşmıştı. Google Search tarafındaki standart arama ağı reklamlarının yanına temel görüntülü reklam ağı eklenmişti. Display tarafında ise #Banner reklamları insanlarda körlük oluşturacak ve görünmemeye başlayacak kadar benimsenmiş durumdaydı. İnternette gezmek, bilgi edinmek, daha fazla şey öğrenmek elbette çok güzeldi ama insanlar hala paylaşımlarını fiziksel olarak yapıyorlar ve internetin gün içindeki kullanım oranları düşük kalıyordu. Birinin buna dur demesi gerektiği sırada 2007 yılında Mark Zuckerberg isimli üniversite öğrencisi Facebook ile hayatlarımıza balıklama bir giriş yaptı. Sosyal Medya kavramı ile tanışmamızı sağlayan Facebook için de işler ilk 2 yıl boyunca taş da kaynatsak olur kıvamında ilerledi. Tabi biz kullanıcılar tam da "Oh be arkadaş, reklamsız internet sahası, miss gibi..." derken, Zuckerberg bombayı Facebook Reklamları ile patlattı. Nur topu gibi Sosyal Medya Reklamcılığı hayırlı olsundu.
Facebook'u takip eden dönemde benzer strateji ile Twitter hayatımıza dahil oldu. Artık yavaş yavaş forumların pabucu dama atılıyor, Wordpress blogları gözden düşmeye başlıyordu. Değişim kaçınılmazdı ve sadece buna ayak uydurabilenler ayakta kalacaktı. Facebook'un Messenger ürününü de tanıtmasıyla birlikte "Ah nerede o eski ICQ'lar, Windows Live Messenger 'ler, Mirc'ler..." söylemleri X ve Y kuşağının anıları arasındaki yerlerini hızlıca aldı. Durumdan habersiz Z kuşağı ise hiç bilmiyor olmanın verdiği huzur ile TikTok 'un cazibesine kapılacağı zamanları bekliyordu.
Dijital İletişim ve Pazarlama Kavramının Olgunlaşması
2010 Yılı sonrasında markalar dijitalin sağladığı her türlü olanağı ve mecrayı kullanarak insanlarla çılgınca iletişime geçmeye başladı. Dijital yazması ve telafuzu kolay bir kelimeden, arama motoru optimizasyonuna, display reklamcılığa, Google reklam ağlarına, sosyal medya içerik ve pazarlama yönetimine, influcer marketing çalışmalarına, e-posta pazarlamasına, büyük veriye hatta ve hatta makina öğrenmesi ile birlikte programatik, PPC, Sementik Search vb. kavramlara kadar ilerledi.
Dijital iletişim ve pazarlama son 10 yıl içerisinde yaşanılan tüm gelişmeleri ve insan hayatını göz önünde bulundurduğumuzda, neredeyse 100 yıllık bir ilerleme kaydetti diyebiliriz. Özellikle yapay zekanın ve algoritmaların gelişimini düşündüğümüzde değişim her an daha da hızlanıyor. Bu hıza nasıl ayak mı ayak uyduracağız dersiniz? Bu işlerin miladının öncesinden ve içerik üretiminden gelen bir dijitalci olarka verebileceğim tek yanıt; Spesifikleşme!
Artık dijitalin her alanını, her üretim safhasını, işleyişin tamamını görmenize ve bilmenize gerek yok. Konunuzda spesifikleşmeniz en akıllı çözüm olacaktır. İletişim, Pazarlama, Veri, E-Ticaret, Kullanıcı Deneyimi, Görsel İletişim, Sosyal Medya, Google, Programatik, Medya Planlama... vb. her biri için tek başına birer uzmanlık gerektiren alanlar olduğunu söylemek gerekiyor. Global markalar ve ajansların tümü bu alanlar için uzmanlaşmış profesyonelleri arıyorlar. Başarılı projelerin tümü, proje yöneticilerinin ve ekiplerinin konusunda uzman olan insanları birbirleri ile ne kadar uyumlu şekilde çalıştırdıklarıyla belirleniyorlar.
Son olarak bir üst idealde olanlar için hatırlatılabilecek en güzel sözlerden biri ile bitirelim. Steve Jobs 'dan gelsin;
Akıllı insanları işe almak ve onlara ne yapmaları gerektiğini söylemek mantıklı değildir; akıllı insanları işe alırız ve böylece onlar bize ne yapmaları gerektiğini söylerler. - Steve Jobs
Comentários